viki-yedi  
 
  Sabetay Sevi 05.10.2024 01:33 (UTC)
   
 
Sabetay Sevi
Sabetay Sevi
Sabetay Sevi, (İbranice: יִבְצ יַתְּבשַׁ Şabbetay Zvi; d. 22 Temmuz
1626, İzmir - ö. (muhtemelen) 30 Eylül 1676, Ülgün (Bugünkü Ulcinj,
Karadağ)
Sabetay Sevi 17. yüzyılda Osmanlı Topraklarında İzmir, Agorada
doğdu. (Eski Agora'nın Google Earth Linki Dış bağlantılarda) 22 yaşında
Mesihlik iddiasında bulunan Musevi din adamıdır. Dünyayı
kötülüklerden arındıracağına tüm Yahudileri mukaddes İsraile
götürerek orada yeniden tapınağı inşa edeceğine inanıyordu.
Yahudiliği ikiye böldü. Sadece Osmanlı'da bir milyon kişiyi peşinden
sürükledi. Her kıtada binlerce mürit edindi. Mahkemeye çıkarıldı,
kerhen Müslüman oldu. İnananların çoğu peşini bıraktı ufak bir grup
onu takip ederek Müslüman oldu. Bunlar dış görünüşte Müslüman
veya Hristiyan, gerçekte Kabbala Musevi inancına sahip günümüze
kadar gelen bir cemaattir. Halk arasında Sabetaycılık adı ile bilinir.
İnananları ona Amira derler.
Yahudiler, günün birinde bir Mesih'in gelerek kendilerini bu acılardan
kurtaracağını düşünüyorlardı. Zor koşullar altında Yahudiler arasında mistizme inananların sayısı da giderek
artıyordu. Yahudi mistizminin en önemli kaynaklarından biri 'Kabala' idi. Görünenin arkasında mutlaka bir başka
şeyin gizlendiği fikrinden hareket eden Kabalistler, kutsal metinlerde çeşitli sayılar ve matematiksel işlemlerle gizli
gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı.
Ortaya çıkarılmaya çalışılan gizli gerçekler arasında kurtarıcı Mesih'in kim olacağı ve hangi tarihte geleceği de vardı.
Bu görüşler içinde en çok rağbet görenlerinden birisi de milenyumda (1000'li yıllarda) bir Mesih'in mutlaka geleceği
şeklindeydi. Yine Kabala'da 666 sayısının şeytanın yılı ya da sayısı olduğu şeklinde bir inanış bulunuyordu.
(Revelation 13:18, Hexakosioihexekontahexaphobia) Bu iki sonuçtan hareketle, 1666 yılının 'hayati önemine' ilişkin
yaygın bir inanış oluştu.
Ailesi
Sabetay Sevi'nin ailesi büyük olasılıkla ne Sefarad ne de Aşkenazlar'dandı.Sabetay Ailesinin kökleri TİRE'ye
gidiyor. TİRE, İzmir'den çok daha önce güçlü bir Yahudi yerleşiminin olduğu sancaktı.Osmanlı salnamelerinde
SABETAY ailesinin kayıtlarına rastlıyoruz. Annesi Clara'yı küçük yaşta kaybeden Sevi'nin iki de kardeşi vardı:
Abisi Elijah (İlyas) ve kardeşi Joseph (Yusuf). O yıllarda İzmir Limanı ticarette öne çıkmıştı. Artan ticaretle birlikte
İzmir, Avrupalı tüccarlarla dolup taşmıştı. Babası İspanyadan Osmanlı ülkesine göçen Yahudilerden Mordehay
Sebidir, Hollanda ve İngiliz şirketlerinin temsilciliği sayesinde servet sahibi olmuştu.
Din eğitimi
Başhaham Joseph Eskapha (Rav Escapa) ve Rav de Alba Torah, Talmud konusunda onu eğittiler. Gösterdiği başarı
nedeniyle genç yaşında haham ünvanı verildi. Ancak genç Sabetayın mistik konulara girme arzusu olduğu bir süre
sonra anlaşıldı. Sevi, 15 yaşına kadar Tevrat, hadis, fıkıh konularına vakıf olmayı başardıktan sonra Kabala eğitimine
başladı. Sevi 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına da okuyup öğreten biri haline geldi. Hatta etrafında
bir öğrenci grubu da topladı. Melankolik ruhi yapıya sahip olması bir süre sonra mistik hayatın zorlukları ile
birleşince anlaşılmaz eylemlerde bulunmasına yol açtı. Oruç günlerinin dışında da sık sık oruçlar tutuyor, sık sık
bedenini yıkıyor ve uzun müddetler boyunca yalnız başına tefekküre dalıyordu. Kendini Yahudi mistisizmine,
Kabbala'ya kaptırmıştı. Bilincini yitirdiği, coşkulu dönemler yaşıyordu.
Sabetay Sevi 2
Sabetay Sevi, 1666'da kıyametin kopacağını, bundan hemen önce kurtarıcı Mesih'in geleceğini, bunun da 1648'de
olacağını 'biliyordu'! Etrafındakileri yavaş yavaş hazırlayan Sevi 22 yaşına geldiğinde Kabbalacı yorumlara
dayanarak, kendisini Musa'nın geleceğini vadettiği Mesih olduğunu iddia etti. Yaşlı hahamlar bir hayli sinirlenerek
duruma tepki gösterdiler. Hatta hocası Başhaham Eskapa, iki hahamı Sevi ile görüşerek iddiasını geri almaya ikna
etmeleri için görevlendirdi. Sevi mesihliğini kanıtlayan delillerden söz ediyordu ve İzmirdeki Yahudi cemaat
arasında ise çok sayıda taraftar buldu. Tarihçilere göre tam da bu tarihlerde Sevi'nin vücudundan hoş bir koku
yayılmaya başladı. Hatta bunun bir hile olabileceğinden kuşkulanılarak Sevi bir doktora muayene bile ettirildi.
Mesihliğin alameti sayılan bu durum sonraları müritleri tarafından bayram olarak kutlanmaya başlandı. Sevi 23
yaşına geldiğinde bu kez de Tanrı'nın, Yahudilerce söylenmesi yasaklanan adı 'Yehova'yı telaffuz etti. Gelişmelerden
huzursuz olan hahambaşılık, Sabetay Sevi'nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu
kararı uygulayamadılar. Bunun üzerine hahambaşı Eskapa, Sabetay Sevi'yi Osmanlı sarayına iletmek üzere
İstanbul'daki hahamlara şikâyet etti. Başka rivayete göre Hahambaşılık onu İzmir'i terk etmeye zorladı.
Bazı kaynaklar bu bilgiyi doğrulamazken Sabetay Sevi'nin İzmir'de bulunduğu dönemde kendi ağzından mesihlik
iddiasında bulunmadığı da iddia ediliyor. Gershom Scholem de kitabında, "Sevi, olsa olsa o da bir defacık
Sinagog'da dualardan önce 'Ben Mesih-i İsrail'im demiştir" diyor. Sabetay Sevi'in her şeye rağmen aforoz gücünde
bir dışlanmaya uğramadığını belirten Scholem, Sevi'nin İzmir'den kovulduğu için değil zorunluluktan dolayı seyahat
ettiğini söylüyor.
Sevi önce eski bir Kabbala merkezi olan Selânik'e, sonra İstanbul'a gitti. Başkent'te, saygıdeğer ve ünlü bir vaiz olan
Abraham ha-Yakini ile karşılaştı. Yakini'nin elinde Sevi'nin mesih olduğunu doğrulayan Kabbalacı bir kehanet
belgesi vardı. Kısa süre sonra Istanbul'dan da ayrılan Sevi, önce Kudüs'e ve sonra Mısır'a gitti. Kahire'de Osmanlı
valisinin hazinedarı olan güçlü ve varlıklı Raphael Halebi'yi kendi davasına inandırdı.
İstanbul
Sevi'nin İzmir'den sonraki ilk durağı İstanbul'du. 1650 yılında İstanbul'a gelen Sevi burada Abraham Vaçini
(Abraham ha-Yakini, Avraham Yaqini) adlı bir hahamla karşılaştı. Bu hahamda 'Mezamiri Süleyman'ın Tefsiri'
adında Sevi'nin mesih olduğunu doğrulayan Kabbalacı bir kehanet belgesi vardı. Belgeyi alan Sevi, bunu
mesihliğinin delili olarak yanında taşımaya başladı. Zira çok eski olduğu iddia edilen belgede, Sabetay Sevi isimli
bir Mesih'in doğacağından haber veriliyordu. Gerek eski gerekse bu yeni 'belgeyle' birlikte Sevi, İstanbul'daki
Yahudiler arasında önemli bir nüfuz elde etti. Ancak İzmirli hahamların İstanbullu hahamları "Sabetay'dan uzak
durun" diye uyarması üzerine Sevi Selanik'e gitmeyi kararlaştırdı.
Selanik
Sevi Selanik'te
Sevi Selanik'deki ilk günlerinde Mesihlik iddiasında bulunmazken
zekasıyla Selanikli Yahudiler'i kendisine hayran bıraktı. Öyle ki evinde
misafir olduğu bir Yahudi, ona kızını bile verdi. Ancak Sabetay üçüncü
eşiyle de cinsel ilişkiye girmedi. Bunun nedenini soranlara ise, gerçek
anlamda evlenmeyeceğini çünkü zaten Tevrat ile evli olduğunu
söyledi. Ama bu sözleri duyan hahamlar bunun Mesihlik iddiası
olduğunu belirterek sert tepki gösterdiler. Bu gelişme üzerine
Selanik'ten ayrılıp Atina'ya geçen Sabetay Sevi burada da iyi
karşılanmayınca önce İzmir'e döndü ardından da ikinci kez İstanbul'a
gitti. İstanbullu hahamların kendisini rahat bırakmamaları üzerine
1659'da babasının yanına İzmir'e geri döndü.
Sabetay Sevi 3
Kudüs
İstanbul ve Selanik'e yaptığı yolculuklarda beklediği ilgiyi göremeyen Sabetay Sevi bu kez rotasını Filistin'e çevirdi.
1662 yılında birkaç yakınıyla birlikte bir gemiye binen Sevi, Trablus ve Beyrut'a kadar ulaştı. Ancak burada karar
değiştirerek Mısır'a gitmeye karar verdi. İskenderiye'de gemiden inen Sevi doğruca Kahire'ye gitti. Sevi'yi, burada
tüm hayatını değiştirecek gelişmeler bekliyordu.
Burada ayrıca Rafael Josef Çelebi adında zengin bir sarrafla tanıştı. Nayir adındaki Polonyalı bir hahamın yetim kızı
olan Sara ile evlendikten sonra Gazzeye gitti.
1663 yılının sonbahar aylarında Kahire'ye doğru yola çıkan Sabetay Sevi, yolculuk sırasında kısa süre sonra
kendisinin Mesih olduğunu onaylayacak olan Gazzeli Nathan yani Abraham Nathan Aşkenazi (Nathan Benjamen
Levi Eskenazi) ile tanıştı. Nathan çok başarılı ve zeki bir öğrenciydi. Din konusunda Sabetay Sevi'den bile daha
bilgiliydi.
Nathan 19 yaşlarındayken okula gelen Samuel Lissabona adlı zengin bir Yahudi'nin çok güzel ama bir gözü
görmeyen kızıyla evlendi. Bu kızla evlenmeyi kabul eden Nathan hemen ardından da Kabala öğretisiyle daha
yakından ilgilenmeye başladı. Bu konuda epeyce ilerleyen Nathan çevresindekilere gördüğü bir sanrıdan bahsetmişti.
Nathan bu sanrıda kendisine "büyük bir ışığı bekle" dendiğini söylüyordu.
Burada, adında yirmi yaşlarında bir öğrenci, Yahudi geleneklerine göre Gaza'lı Nathan "Mesih'in Müjdecisi", İlyas
rolünü üstlendi. Nathan, coşku içinde, İsrail devletinin yeniden kuruluşunun çok yakında gerçekleşeceğini ve
Sevi'nin zaferi ile dünyanın kurtulacağını herkese duyurdu. Nathan, Kabbala hesaplarına dayanarak, kıyamet günü
için 1666 yılını bildirdi.
Kudüse tekrar döndüğünde, kendisinin Mesih olduğunu gizlemeye gerek duymadı. Kudüsteki hahamlar karşı
çıktılarsa da, Sabatayın taraftarları gün geçtikçe arttı. Mısır, İstanbul, İzmir ve Avrupanın çeşitli şehirlerine
Mesihliğini ilan ve propagandasını yapmaları için sadık adamlarını yolladı. Sabatay Sevi, Musevîlerin dinî âyin ve
törenlerinde bazı değişiklikler yaptığı gibi, sinagoglarda okunan duaların çoğunu değiştirdi. Kudüs hahamları
tarafından tehdit edilen Sevi, Halepe geçti.
İzmir - 2
1665 yılında sevinçle karşılandığı İzmir'e geri döndü. Bir kaç yıllık süre içinde, Sabetaycılık akımı hızla güçlenerek
Venedik, Amsterdam, Hamburg, Londra ve bazı Kuzey Afrika kentlerine kadar yayıldı. Sevi kendisini kralların kralı
olarak görüyordu. Dünyayı, kendi hesabına göre 38 krallığa böldü. Her birine de, kardeşlerini ve sadık adamlarını
kral tayin etti. Çeşitli beyannameler yayınlayarak, Osmanlı idaresine karşı harekete geçti.
İstanbul, İlk mahkeme
30 Haziran 1666 da Sabetay İstanbula hareket etmek üzere yola çıkar. O zamana kadar genel olarak yahudilerin
siyasi otoriteye karşı bağlı olmaları ve hiçbir zaman politik hareket etmemeleri Osmanlı idarecilerini bu olaya karşı
kayıtsız bırakmıştır. Müritleri onun İstanbul'a, imparatorluğu Padişah IV. Mehmed'ten almak üzere gittiğine
inanıyorlardı. İzmirli hahamların şikayetiyle saray da bu durumun ciddiyetinde erken haberdar olur. Sadrazam Fazıl
Ahmet Paşa'nın emriyle, Sabetay'ın içinde bulunduğu gemi Çanakkale Boğazı'nda durduruldu. Sabetay elleri ve
ayakları zincire vurularak İstanbul'a getirildi. Hemen ardından da kürek mahkumlarının tutulduğu Haliç'deki Bagno
Zindanı'na kapatıldı. Sevi üç gün sonra yargılanmak üzere Sadrazam'ın başkanlığındaki Divan'a çıkarıldı. Girit Seferi
öncesinde ortalığın karışmasını istemeyen Osmanlı yönetimi, bir 2 ay sonra Sabetay'ı Çanakkale Gelibolu'da bulunan
bir kaleye hapsetmeye karar verdiler.
Sabetay Sevi 4
Gelibolu'da Hapis
Sevi Abydos kalesinde
Sabetay, Gelibolu'da eski limanın yanı başındaki Abydos kalesine
kapatılırken müritleri de peşinden gitti. Zaten onun kellesinin
vurulması yerine hapis cezasına çarptırılmasını, 'bir mucize daha
gerçekleşti' şeklinde yorumluyorlardı. Sabetay'ın hapsedildiği kale,
kısa süre de dünyanın dört bir yanından gelen ipek halılar ve atlas
kumaşlar gibi hediyelerle onun sarayı haline geldi. Bir süre sonra
Gelibolu'daki kale Sabetaycılar arasında 'Migdal Oz' yani 'Kudret
Kulesi' olarak anılmaya başlandı. Bu isim biraz da Sabetay'ın buradan
müritlerine yazdığı bir mektuptan dolayı verilmişti. Zira bu mektupta
Satebay, içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulup tam bir
aydınlanmaya girdiğini belirterek, "Tanrı' bir kudret kulesidir; ona
sığınanlar kurtulacaktır" diyordu.
Polonya'dan onu ziyarete gelen Talmud uzmanı Lwów ve Galicia
Sevi'ye Polonya'da Nehemiah ha-Kohen adlı kâhin'in onun gelişini müjdelediğini bildirirler. Sevi Kohen'in kendisini
ziyaret etmesini emreder. 3 ay süren yolculuktan sonra buluşma gerçekleşir. Ancak saatler süren konuşmalar sonrası
buluşma her iki taraf için hayal kırıklığı ile sonuçlanır. İddiaya göre Sevi fanatikleri Nehemiah ha-Kohen'i gizlice
ortadan kaldırırlar.
Edirne
İzmir'li hahamlar Sabetay Sevi'nin Dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu kararı
uygulayamazar ve onu Osmanlı sarayına şikayet ettiler. Osmanlı yönetimi en başta olaya ilgisizdi. Daha sonra
yahudi din adamlarının artan şikayetleri üzerine Seviyi tutuklayarak Sultan IV. Mehmet'in huzuruna çıkarıldı. Sevi
Sultandan Mesih olarak tanınma talep etti, ayrıca İsrail toprağını kendisine vermesini de istedi. Sultan onu
Çanakkale'de bir kaleye hapsetti. Faaliyetleri burada da devam eden Sevi'yi yine Yahudi hahamlar Saray'a şikayet
edince, Osmanlı bu talepler karşısında kayıtsız kalamadı. Ortaya çıkan kargaşayı gidermek için Fazil Ahmet Paşa,
işin esasini ögrenmek için, Sevi'nin derhal Istanbul'a gönderilmesini istedi.
Edirne sarayinda, Padişahın iktidarına meydan okumakla suçlanan Sabetay için Sadaret Kaymakamı Mustafa Paşa,
Şeyhülislam Minkarizade Yahya Efendi ve Padisah'in imamı meşhur Vani Efendi'den oluşan bir divan kuruldu,
Padişah Sultan IV. Mehmet de divanı 'paravan'ın arkasından' izledi. Divanda, Türkçe konuşamayan Sabetay için
Padişah'ın hekimbaşısı Yahudilikten dönme Hayatizade Mustafa Fevzi Efendi tercümanlik etti (Asıl adı: Moses Ben
Raphael Abrabanel).
Divan reisi: Karıştırmadığın halt kalmadı. Uyandırmadık fitne bırakmadın Sabatay Efendi. Haydi bakalım şimdi
göster mucizeni!
Deyince Sabatay Sevi afallar. Ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır. Mucize göstermesi beklenmektedir. Tercüman,
mucizenin şeklini de anlatır: Sabatay soyunacak, vücudunu en maharetli okçular nişangâh yapacaklardır. Attıkları
oklar vücuduna işlemezse o zaman Osmanlı Padişahı da onun mesih olduğunu resmi olarak tasdik edecektir. Çünkü
Yahudiler, ona kılıç, ok, tüfek, kurşun işlemez, hatta onu ateş yakmaz, suda boğulmaz diye itikat etmektedirler.
Divan heyetinin teklifi karşısında Sabatay Sevi Adiyo santo!diye titremeye başlar. Teklifin dehşetinden beti benzi
atar, artık her şey bitmiştir. Can havliyle son bir hamle yapar. Her şeyi inkâr eder. Ayrıca mesihlik davasının bazı
Yahudiler tarafından ortaya atıldığını, kendisinin asla böyle bir iddiada bulunmadığına dair yemin üstüne yemin
çeker, teminat üstüne teminat verir. Dökmedik dil bırakmaz.
Ancak, ulema ve padişah bu cevaplardan tatmin olmaz. Bunun üzerine Hekimbaşı Hayyâtîzâde (Terzizâde) Mustafa
Fevzî Efendi, Sabetay'a Müslüman olma teklifi götürür. Önce Sabetay bunu kabule yanaşmaz. Ancak, Hekimbaşı,
ona bunu kabul etmediği takdirde türlü, türlü işkencelerle öldürüleceğini Ladino diliyle uzunca anlatır. Sevi, dönme
Sabetay Sevi 5
Hayatizade'nin tavsiyesi üzerine, canının bağışlanması karşılığında, "Bu can bu bedende kaldığı sürece..." diyerek
kendisine söylenen kelime-i şehâdeti tekrarlar. Vânî Mehmed Efendi; Bu adamın, Müslümanlığı kalbî hisler ve
ihlâsla kabul ettiğine kâni değilim. Fakat dinimiz şüpheyi reddeder ve kişinin imanı üzerine hüküm, ancak cenâb-ı
Hakkındır. Bu itibarla ihlâsla Müslüman olmasını niyâzdan başka şey yapamam...demekten kendini alamadı.
Söylentiye göre divandan çıkan Sevi, kaftanını içerisinde sakladığı Can adlı beyaz güvercini serbest bırakarak "can
bedenden çıktı" 'Şema Yisrael' demiş, ve çevresindekilere tanrı üzerine ettiği yeminin geçerli olmadığını, sadık
kalması gerekmediğini ima etmiştir.
16 Eylül 1666'da Divan huzurunda Müslüman olan Sabatay Veled-i Mordehay veya Sabatay Sevi, üzerine saray
içoğlanlarına mahsus hamama gönderilerek gusül abdesti aldırılır ve kendisine müslüman kisvesi kürk ve hilat
giydirilir. Ertesi gün Sultan huzuruna çıkarak Aziz Mehmet Efendi adını alarak 150 akçelik bir maaşla sarayda üst
düzey memur Kapıcıbaşı olarak göreve getirildi.
Sabetaycıların açıklamalarının başka bir versiyonu ise şu şekildedir: Musa firavunların Sarayında bir Mısırlı gibi
yaşamıştı. Sabetayda kendi halkını kurtarmak için müslüman olmalı ve bir Türk gibi yaşamalıydı. Sevi'nin resmi
açıklaması ise şu şekilde: Tanrı beni İsmâilî, yani Müslüman yaptı. Ben kardeşiniz kapıcıbaşı Mehmedim. O öyle
emretti. Ben itaat ettimdedi.
Müslüman olmanın etkileri
Sevi'nin Müslüman olmasi bütün Yahudi dünyasinda şok etkisi yarattı. Hahambaşılık olayı sevinçle karşıladı ve
Müslüman olan Sevi'yi dinden çıkmış saydı. Büyük çogunluk onun Mesih olmadığına inanarak ortodoks Yahudi
inancına geri döndü, ikiyüz ailelik bir topluluk ise İslamiyete geçerek onun yolundan gitti. Bu tarihten sonra da
'Avdeti' ya da 'Dönme' olarak adlandırıldılar. Bunlar onun büyük bir hikmete binaen zahiren müslüman olduğunu,
mesihliğinin bir gereği olduğu yorumunda bulunurlar. Gazzeli Nathan bunu ma'asim zarim kurtarıcının yapması
gereken garip işler şeklinde açıklar. Polonyalı karısı Sara, Sara'nın kardeşi Jacob Kerido'da bu kervana katılır. Sara
Fatma adını, Kerido'da Yakub adını alır.
Sevi, bu olayla taraftarlarına "Karanlık bir" dönemin başladığını ve bunu "Aydınlık günlerin" takip edeceğini
söyleyip, aydınlık dönemin başlaması için karanlığın şart olduğunu dile getirir. Sabetaycılar "Aydınlık Günler"
gelinceye kadar gizlenmeye devem edeceklerdir. Din değiştirme sonrası Sevi'de kendini bırakan musevi kitlelere
karşı bir öfke dönemi başlar. Onları "kendisini anlamamak" ile suçlar.
Edirne Sarayı'nda yedi yıl kalan Sabetay bir süre sonra Padişah IV. Mehmed'in takdirini kazandı. Zaman zaman
İstanbul ve Selanik'e bile gidebiliyordu. Bir süre Edirne/Hızırlık yakınlarında bulunan bir Bektaşi tekkesine devam
etmiş. Bu tekke 1641-1642 yıllarında "şüpheli" bulunarak yetkililerce kapatılmış ancak IV Mehmet tarafından
Zaviye olarak tekrar açılmış. Musevi kaynakları Sevi'nin Sufism ve Bektaşilikten etkilendiğini ve bu öğretileri
Kabbala öğretisi ile harmanlayarak kendi öğretisine şekil verdiğini dile getirirler.
Arnavutluk, Sürgün
Bir süre sarayda Kapcıcıbaşı olarak sarayda üst düzey memur olarak çalışsa da, mesihi yahudi inancına bağlılığının
farkedilmesi üzerine batı trakya'ya sürülür. İbrahim Alaeddin Gövsa, Sabatay Sevi isimli eserinin 68. sayfasında
olayı anlatıyor:
Sabetay Sevi 6
Sabatay Sevi'nin (Mehmet Efendi adı ve Müslüman kıyafeti ile) İstanbulda yine eski müritlerinden bir kısmini toplayarak ayinler yaptığını,
Girit seferinden dönen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşaya haber verdiler. Sadrazam kendini çağırtarak
- Bu ne iştir? Sen hala uslanmadın mı? diye tembih ettiği zaman Sabatay ağız kalabalığına başladı ve meşhur olan kurnazlığı ile
- Aman Sultanım, ben birtakım akrabamı, dostlarımı Müslüman yaptığım gibi bunları da dini celil İslama celp ve davet etmeğe uğraşıyorum,
yolunda cevaplar verir.
Sadrazam ona ihtar eder:
Aklını başına topla. Müslümanım dedikten sonra yine çıfıtlığa başlarsan belânı bulursun.
Yine de bu sözlerle bir müddet takipten kurtulur.
Fakat aradan uzun bir süre geçmeden Sadrazamın adamları Boğaziçinde Kuruçeşmedeki havrada Sabatay Seviyi müritleriyle beraber
İbranice dua okurken yakalarlar. Artık hiçbir şeyi inkâr edecek gücü kalmaz, bütün foyası meydana çıkar. Bu hadise üzerine İzmirli Sevi
kendisini unutturmak ve izini kaybettirmek için Kuruçeşmeyi bırakarak Kağıthane civarında ıssız bir köşeye çekildi. Fakat müritlerinin bir
müddet sonra orada da etrafına toplanıp ayinler yapmağa devam ettikleri görüldü.
İş tekrar Sadrazama haber verilince Fazıl Ahmet Paşa kızdı ve onu tek bir yahudinin yaşamadığı Arnavutlukun Ülgün kentine sürülmesini
emretti.
Sevi dini tefekküre ve teorik çalışmalarına Arnavutlukta devam eder. Bu sıralarda sabetaycılığın ana kaynağı olan
kitaplar yazılacaktır. Şahsının isteği üzere Selanik şehri kutsiyete kavuşur ve inananlar (maminim) buraya yerleşirler.
İki yüz ailelik ilk sabetaycı çekirdek toplum işte burada kurulur.Olaylardan sonra sevi enerjisininin önemli bir
kısmını İslâma ve Müslümanlara düşmanlık için harcar. Nathan Levi ise din değiştirmeden onu takip eder. Daha
sonra bir kısım din değiştiren sabetaycıların tekrar yahudi dinine döndükleri bilinmektedir.
Ölüm
Maaşı azaltılan Sevi Arnavutlukta beş yıl sürgünde yaşadıktan sonra 30 Eylül 1675 (başka rivayet: 17 Eylül 1676)
tarihinde yalnızlık ve sırlar içinde ölmüştür. Avram Galante'ye göre Berat'ta müslümanlar tarafından, şehrin içinden
geçen ırmağın kıyısında halen yeri bilinmeyen bir noktada toprağa verilir.
Kendisi gibi Müslümanlığı kabul eden takipçisi 200 aile Selanik'e yerleşerek dış görünüşte Müslüman, gerçekte ise
Sabetaycı-Yahudi olarak yaşamaya devam etti. Sabetaya inananlar mesihlerinin ölümüne inanmazlar, onun göğe
yükselmiş olup, yeniden geleceğine dair inançlarını sürdürüler. Hala inançlı Sabetaycılar, belli zamanlarda deniz ve
ırmak kenarlarına gelerek, Sabetay sevi Seni bekliyoruz! diye bağırma geleneğini sürdürmektedirler.
Evlilikleri
Sabetay Sevi ailesi tarafından genç yaşta 2 veya 3 kez evlendirildi. Ancak Sevi, eşiyle cinsel ilişkiye girmedi. Ailesi
bu durumu onun eşinden hoşlanmadığı şeklinde yorumlayarak birincisini boşattırıp ikinci kez evlendirdi. Ancak Sevi
ikinci evliliğinde de cinsel ilişkiye girmekten kaçındı.
Polonya daki katliamlardan kaçan yetim bir kız olan Sarah çevresine kurtarıcı (Mesih) ile evleneceğini rüyasında
gördüğünü söylemekte idi. Bunu duyan Sevi Sara'yı Kahire'ye çağırır ve onunla evlenir. Bu Sevi'nin dördüncü
evliliğidir. Sara'nın güzelliği ve cazibesi bu yeni tarikata yeni müritler kazandırır. Din değişimi sonrası karısı Sara ise
artık Fatma Hanımefendidir.
Rivayete göre Müslüman olduktan Sevi'ye sonra Sara'nın yanında haremden bir eş daha tahsis edilir. Sabatay
Sevinin son eşi Ayşe Hatun Selaniklidir.
Sabetay Sevi 7
Kaynaklar
Sabetayizm'e ilişkin uzun yıllar Selanik'te korunmuş olan belgeler mübadele sırasında cemaat tarafından İstanbul'a
getirlilir.[kaynak belirtilmeli] Ancak açıklanmayan bir nedenle bu belgeler şu anda cemaat'in elinde olmayıp İsrail
devletinin gizli arşivinde bulunmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
• Tarihin Esrarengiz Bir Sahifesi /Dönmeler ve Dönmelerin HakikatiAhmet Almaz, Kültür Yayıncılık ve
Dağıtım 2002
• Tevrat'ın Türk Evlatları, Ahmet Almaz (İlber Ortaylı'nın Eki ile) Yakamoz Yayınları 2008
• Yahudilik Tarihi, Ahmet Almaz (İlber Ortaylı'nın Eki ile) Nokta Kitap 2007
• Selanik'teb Ne çıkar? Ahmet Almaz, Karakutu yayınları 2009
• Shekına,Ahmet Almaz,Postiga Yayınları 2010
• Ibrahim Alaettin Gövsa, Sabatay Sevi isimli eseri, Milenyum Yayınları ISBN 975-8455-06-0
• Evet, Ben Selanikliyim Türkiye Sabetaycılığı, Ilgaz Zorlu, Belge Yayınları, Temmuz 1999 ISBN 9753441750
• Evet, Ben Selanikliyim Türkiye Sabetaycılığı Makaleler, Ilgaz Zorlu, Zvi-Geyik Yayınları, 2001 ISBN
975-8516-06-X
• Şişli Terakki Davaları, Ilgaz Zorlu, Abdurrahman Dilipak, Zvi-Geyik Yayınları, Ekim 2001
• Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Soner Yalçın, Doğan Kitapçılık
• Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı, Soner Yalçın, Doğan Kitapçılık
• Yahudi Türkler Yahut Sabetaycılar İki Kimlikli, Gizli, Esrarlı ve Çok Güçlü Bir Cemaat, Mehmed Şevket Eygi
• Gizli Din Taşıyanlar, Yorgo Andreadis
• Temel Garip Todoron (Anadolu'nun Gizli Tarihinden Sayfalar), Yorgo Andreadis
• Selanik 1850-1918 Yahudilerin Kenti ve Balkanlar'ın Uyanışı, Gilles Veinstein
• Sabetay Sevi ve Sabetaycıların Gelenekleri, Avram Galanti (Abraham Galante)
• Yahudi Türkler Yahut Sabetaycılar İki Kimlikli, Gizli, Esrarlı ve Çok Güçlü Bir Cemaat, Mehmed Şevket Eygi
• Tekelistan, Yalçın Küçük
• Dönmeler Âdeti : Selanik'te Yaşayan Sabataycıların Gizli Hayatı Hakkında 120 Yıl Önce Yapılmış Bir Araştırma;
Ahmed Safi, Ilgaz Zorlu Zvi-Geyik Yayınları ISBN 975-8516-12-4.
• Gerchom G. Sholem / The Mystical Messiah: Sabbtai Zwi/ Princeton Uni. Press 1977
• Gerchom G. Sholem / On the Kabbalah and its Symbolism / Schocken Books 1965
• Gerchom G. Sholem Mojor Trends in Jewish Mysticism / Schocken Books 1995
• ISBN 975-8455-06-0
• Jane Hathaway Makalesi pdf [1]
• Sabatay Sevi ve Sabataycılar Mitler ve Gerçekler , Cengiz Şişman ISBN 978-9944-963-26-8
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 15 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol